Aslında hiçbir şey yazmayıp yayınlamak istiyordum bunu. Tanımlamayı çok severiz ya, boşluğu en güzel öyle anlatabilirim diye düşündüm. Ama o zaman "Neden boş?" ve benzeri sorularla karşı karşıya kalacaktım. Cevap vermeye çalışırken başta yola çıktığım amacımdan oldukça uzaklaşacaktım.
Ben de dedim, öyle bir şey yazayım ki, içeriği olmasın. Okuyanlar bir şey anlayamasın.
Düşündüklerimi aktarayım derken, yukarıdaki cümleler ortaya çıktı ve bu denli anlamlı olması beni epey ürküttü.
Hiçbir şey anlatmayan bir şeyi nasıl yazacaktım?
Kimseden yardım isteyemezdim, yapacağım açıklamalar kendi içinde bir anlam taşıyacaktı yine. Yaşadığım bu anlamsızlığı kimse farkedemeyecek miydi? Çok nadir görülen bir hastalığın, bir insana hissettirdiklerini anlatamaması halini yaşıyordum. Aslında o hali hiç yaşamamış olduğumdan sonsuz bir paradoks içinde yüzüyordu fikirlerim. Tamamiyle doğru bir örnekleme olmasa da en yakını buydu ve başka bir yolu varsa da bulabilecek kadar açık bir algıya sahip miydim bilmiyordum.
Bilemiyorsam susmalıydım. Anlattıklarım anlatamadıklarımın içinde boğulacaktı zaten. Belki de anladınız. Ama ben anlayamayın istiyordum.
27 Ekim 2009
0 Maruzatım olacak:
Yorum Gönder