16 Haziran 2014 Pazartesi

Bu da böyle bir rüyamdır

Bilmiyorum. Bilmiyorum. Hayatta bilmediğim çok şey var ama ilk kez bu kadar bilmiyorum. Elim kolum upuzun zamanlardır bağlı. Nereye uzansam kırılıp gidiyor. David Lynch filmlerindeki garip rüyalar gibi. Tuzla buz oluveriyor. Her yer karanlık. Koyu kırmızı ya da, bordo gibi, lacivert. "Koyu zayıf gösterir ama" diyemiyorum bu sefer. Renk istiyorum. Karanlıktan korkuyorum çünkü ben. Hala yatarken başucumda bir ışık  açmayı istemem bundan işte. Çok erken saatte işe gidip çok geç saatte çıktığımdan da olabilir her şeyin karanlık gelmesi. Kış vakti hafta içi bir gram gün ışığı görememiş olmamdan. Ya da uzun bir süre yağmurun abartmış olmasından ötürü. Şimdi yaz geldi. Pırıl pırıl güneş, ben yine öyle hissediyorum. Koskoca yıldızları etrafında döndüren güneşin bile ışığını kesebilen kıçı kırık bulutlar var etrafımda. 

Her şey ölümüne boktan giderken çok eskilerden bir ses duyuyorum. Çok eskilerden bir yüz. Tatlı tatlı bakıyor bana. Gülümsüyor. İşte orada dizimde yatıyor yahu. Şaka gibi. Çok başarılı bir şaka ama. Eskilerden bir şaka. 

Ama öyle gerçek ki. Araya yıllar,  upuzun yollar, başka başka şehirler, dinmez acılar, zor günler, farklı tenler girmemiş gibi. Biraz daha zorlarsam yeni nesil türk pop müziği için hit şarkı sözü oluşturabilirim hissettiklerimden. Öyle çünkü. Film gibi. Baya duygusal. Baya hüzünçlü. Oldukça farklı. Yazsam roman olur, sussam gönül razı değil. Böyle miydi bu söz? 

Bilmiyorum dedim ya işte, uçtum gittim ben. Bazı şeyler var. Gülmek gibi. Mutlu olmak gibi. Özlemek gibi. Merak gibi. Heyecan gibi. Hatırlıyorum tekrar. Hatırlamama izin vermeyen küçük detaylar aklıma geliyor birden. Sonra yine bana kara bulutlar...

Template by:
Free Blog Templates