21 Mart 2012 Çarşamba

Dönüşüm muhteşem olabilir de olmayabilir de

Şimdi şöyle. Burası benim değil mi? Evimde donla gezebilme özgürlüğüm varsa burda da istediğimi yazabilme özgürlüğüne sahibim. Bir nevi evim burası değil mi? Ama ben evde donla geziyorum diye iş yerine de öyle gitmiyorum. Çünkü dışarda devam eden bi hayat var sonuçta. Ayak uydurmam gereken şeyler, bazı kurallar var. Odanda yalnızken böğüre böğüre ağlıyorsun ama 4-5 kişi içmeye çıkmışsan oturup ağlamıyorsun mesela. Amaç eğlenmek çünkü orda.

Herkese her yüzünü göstermek durumunda değilsin. Senin de üzüldüğün şeyler var ama kalkıp patronuna anlatamıyorsun bunu. İş yerinde gülümseyen ifaden, enerjik tavırlarınla göz doldurmak durumundasın.

Hayatına devam ediyorsun anladın mı? O gün arkadaşının yeni sevgilisiyle tanıştığında onlar için mutlu oluyorsun. Ne bileyim komik bi ortam oluyor, gülmekten gözünden yaş gelebiliyor. Ama an geliyor ölecekmişsin gibi hissediyorsun nefesin daralıyor.

Şimdi şöyle. Sen elmayı seviyorsun diye elma da seni sevmek zorunda değil tamam mı? Bunun bilincindesin bi kere. Ama elma seni sevmiyor diye önüne gelene neden beni sevmiyor demiyorsun? Yalvarmıyor, bağırmıyor, sorun çıkarmıyorsun. Ama keşke beni sevse diyorsun içinden. Ve bazen paylaşma ihtiyacı hissettiğinde bi yerlere iliştiriveriyorsun hissettiklerini. Kim okumuş, kim anlamış, kim görmüş umrunda değil. Kim yorum yapmış o da mühim değil. Sadece insansın. Zihnindekini boşaltma ihtiyacı hissediyorsun bu kadar basit.  

Burası benim değil mi? Bak ikinci kez soruyorum. İstediğimi yazarım değil mi? Bağırırım, küfrederim, gülerim. Sana ne ki? Öncesinde yazdığım şeyler okunsun diye paylaşır ederdim farklı sosyal mecralarda. Birileri beğensin, bi şey desin   isterdim yalan değil. Artık kimse görmesin diye gizledim bile adresimi. E? Buna dahil olmak istemiyorsan okumazsın anladın mı? Rahatsız oluyorsan bakmazsın. Seni bağlayan bi şey yok çünkü burdu. Burası tamamen beni bağlıyor.

Samimiyetle (samimiyeti ciddi anlamda kelime anlamıyla kullanıyorum burda) yazdığım tüm hislerimi götünden anlayıp şımarıkça yorumlayacak bi insansan git. Okuma. Zorla yakandan tutup bak ben ne yazdım demiyorum sana. Rahatsızsan bakmazsın. Görmezden gelirsin. Ama bana karışamazsın anladın mı? Herhangi bir amaç gütmeden yazılmış, en özel, en içten, en kimseye anlatmadığım şeylerimi anlattığım için beni yargılayamazsın. Defolup gidersin. En kolayı o değil mi? Her sıçtığın boktan sora sifonu çekersin, biter gider çünkü. Tertemiz, oh. Sanki hiç sıçmamışsın gibi.  

Hata bende ama. Gerçekten söylüyorum bunu. Hata sadece geçmişe odaklanmış olan hayalgücümde.

Neyse. Demem o ki, ben yeni şeylerin hayalini kurmaya başlayana kadar yazmayacağım artık. 

Hoşçakalın. 

1 Mart 2012 Perşembe

Oysa her şey şimdi başlayacaktı aslında. Ben işten gelecektim, sen çay demlemiş olacaktın. Kanepenin soğuk minderine değil dizlerine koyacaktım başımı. Saçımı okşayacaktın. Saçım siyah olacaktı. Sen öyle seviyordun çünkü. Ben heyecanla o gün yaşadıklarımı anlatacaktım sana. Minik evimde televizyonun dışında bi ses olacaktı, senin sesin. Yapmayı beceremediğim komodini yapacaktın. Öyle yarım kalmayacaktı. Marketten gelirken poşetin birini sen taşıyacaktın. Anahtarımın biri sende olacaktı. Sen her şeyden bıktığında bana gelecektin. Gecenin bi saati kapımı çalacaktın. Kar yağarken seyredecektik bahçeye bakan büyük pencereden. Kar bile güzel görünecekti. Ankara bile güzel görünecekti. İzmir belki de hiç aklıma gelmeyecekti.

Template by:
Free Blog Templates