8 Mayıs 2010 Cumartesi

There Is A Light That Never Goes Out

Uykusuzlukla ilgili bir şeyler karalamışım bir zaman. Fırsat oldu, elime geçti tekrar. Bir baktım ki ne göreyim. Ne göreyim hadi söyleyin bakalım. Ne ne? Hı? Ne? Neyse ben söyleyeyim. Böyle nasıl depresif, nasıl umutsuz, nasıl mutsuz şeyler anlatamam. Sanki ölümcül bir hastalığa yakalanmışım da, birkaç haftaya kalmaz öleceğim, ya da amansız bir durum, durmadan acı çekeceğim gibi şeyler yazmışım. Melankolinin dibine vurmuşum anlatamam. Hayır ben kendime melankolik olma demiyorum. Hobi olarak yine ol. Ama abartma. İşte baya abartmışım.

Okuyunca düşündüm, o zamandan bu zamana ne değişti diye. Şaka şaka düşünmedim çünkü şimdi düşüneceğim. Aslında şöyle bir bakınca çok da bir şey değişmemiş çünkü hala o zamanki kadar az uyuyorum. Sadece eskiden üzüntüden uyuyamıyordum. Neye üzüldüğümü bile bilmeden. Şimdi mutluluk hakim bünyeme.

Evet uyumadım ama erkenden kalkıp sahilde yürüdüm. Sanki o saatlerde daha temiz oluyor hava ne bileyim. Mis gibi geldi bana. Stres, sıkıntı, hiçbiri yoktu. Öyle sakindi yürüyüşüm. Önüme çıkıp hızımı kesenlere küfrederdim önceden. Küfürlerim çok da edepsiz şeyler olmasa da rahatsız edici birkaç sözcük sarfederdim işte. Bugün çok sakindim ama. Şapşal gülümsememle baktım etrafa. Biri niye güldüğümü sorsa, “Güneşi gördüm ehemehe.” diye cevaplayabilirdim.

Anlamsız tepkiler veriyorum falan. Mesela epeydir iğrenç sesimle bağırarak şarkı söylememiştim. Bugün bunu da yaptım. Müziğin volümünde oldukça cömert davranıp, sesimin volümünü onunla yarıştırma konusunda de hiç çekingen olmadım.

Üşenmedim, kadayıf tatlısı yaptım. Özenerek. Kendisi en sevdiğim tatlı olmakla beraber ayarını asla tutturamadığım birkaç lezzetten birisidir. İlginç bir şekilde güzel oldu. Ve daha ilginci saatin ne kadar geç olduğunu umursamadan, annemin gelirken aldığı sakızlı dondurmayla beraber bir güzel indirdim mideye.

Vanilyalı milkshake yaptım, yarısını kedimle paylaştım. Bayılarak yaladı. Odama girmesine izin verdim. En sevdiği minderimde, göbeğini yayarak uyudu. Akabinde süreç halinde hapşurmalarım baş gösterdi evet ama değdi.

Kahvemin yanında bir Djarum yaktım. Uykusuz okudum. Güldüm. The Big Bang Theory izledim. Bir miktar daha güldüm. Daha önce sadece sıkıntıdan, boşluktan yaptığım tüm bu eylemleri ayrı ayrı zevk alarak gerçekleştirdim.

Ders bile çalıştım.

Yazı yazdım.

Kendi içinde tutarsız oldu belki yazdıklarım. Ama çok da önemsemedim açıkçası. Şaka şaka önemsedim. En azından dilbilgisi kurallarına dikkat ettim her zamanki gibi.

Ha tüm bunların dışında, Hüsnü Şenlendirici kadar bariz bir şenlendirme görevi olmamasına rağmen günümü şenlendiren insana teşekkürü bir borç bilirim. Hemen de borcumu öderim.

Teşekkürler.

İyi ki geldin.


"Take me out tonight... Take me anywhere I don't care..."

1 Maruzatım olacak:

İ.Özdemir dedi ki...

Hoşgeldi :)

Template by:
Free Blog Templates