Böyle yazılara başlarken hep zorlanırdım. Yine zorlanıyorum ama bu kez çok düşünmeyeceğimden eminim. Çünkü zaten ne kadar anlatırsam anlatayım yeterli olmayacak. Hani kelimelerin bir noktada yetmediği zamanlar vardır. Onlardan birindeyim. Kelimeler yetmiyorsa ben de uydururum ne olmuş aeoşerıtoıe jdhjherbdlaıoewrw djfhk ıouowreıut kjsdaiipaoe hudhfeur. Yaa nağber? Şaka şaka uydurmam.
Şimdi söyleyeceklerim için çocuklarınızı ekrandan uzaklaştırmanızı tavsiye ediyorum. Ama uzaklaştırmasanız da çok problem değil. Çünkü zaten anlamazlar bence. Belki çok zeki çocuklar biraz anlar. Hani üstün zekalı, hiperaktif gibi olanlardan söz ediyorum. Tabi onlar da hiç aşık olmadıklarından anlamayabilirler. Hadi zorlarsak belki öğretmenine falan aşık olanların aklında bir fikir oluşur. Ya da oluşmaz... Huff.
İşte böyle içim içime sığmayınca saçmalıyorum ben. Tutarsız bir insan olup çıkıyorum. Bu yüzden o dün bana arka arkaya sorulan “Nasıl anlattın? Nasıl? Nasıl? Hı? Ne dedin? Nasıl?” sorularına net bir cevap veremedim. Böyle toparlayıp yazarım sandım da becerebilecek miyim onu da bilmiyorum.
Kendimi tekrar ediyormuşum gibi olacak biliyorum. Tek istediğim gerçekten nasıl hissettiğimi anlatabilmek. Bir ilişkiye başlarken, insana karşısındaki hep en ‘doğru’su gibi gelir. Öncekilerden daha iyi gibi. Daha mutluymuşsun gibi. Hiç böyle olmamıştım dersin mesela en basitinden. Ama bir şeyler olur ya. Kafanı kurcalayan ‘ama’lar vardır. 'Ama'larını itiraf etmezsin ilk zamanlar. 'Neyse' der geçiştirirsin. Sonra, sorunlar arttıkça büyüyüverirler. Burnuna burnuna vururlar hatta. Bazen tepetaklak ederler belli olmaz.
‘En doğrusu’ diyorum şimdi yine ama inandırıcı olmayacak diye şunu eklemek istiyorum. İlk defa aklımda hiçbir ‘ama’ yok. Demiştim bunu da sahibine. Yastığa başımı koyduğumda. Uykuya dalmak üzereyken, daha önce beynimi kemiren düşüncelerin hiçbiri yok. Sadece sırıtıyorum saf saf. Ve hep böyle kalsın istiyorum.
Hep kendimi kanıtlamaya çalıştım ben. Hep açıklamak zorunda kaldım. “Sen öyle düşünmüyorsun ama bak aslında böyle.” “Hayır sandığın gibi değil.” çokça kullandığım cümlelerden bazıları. Neden inanmadılar bana bilmiyorum. Belki de 'en doğru' olmadığım içindir. Olmayacak bir şeyi olsun diye zorladığında çıkıyor bunlar ortaya. Ve yoruyor oldukça. Seni de onu da. Şimdi öyle acayip ki işte, anlatamadığım bu. Hem şaşırtan hem ürküten de bu. Huzur dedikleri şey böyleymiş. Seni yoracak hiçbir olumsuzluğun olmamasıymış.
Filmlerde falan olur ya hani. “İşte bu!” dediğin insanın bir gün mutlaka karşına çıkacağını söylerler. Sonra karşılaştığında, şimşek çakar falan orda. Bir şey olur. Müzik girer, sahne yavaşlar. Bilmiyorum kaç kişinin başına geldi. Benim hiç gelmediğinden inanmazdım. “Yok öyle bir şey yeaaa!” derdim ki bu da sık kullandığım bir cümleydi. Şimdi “Oluyormuş.” diyorum. Olabiliyormuş.
Korkuyorum aslında biraz. Her şeyin böylesine güzel olması korkutuyor beni. Yine de o kadar mutluyum ki korkum bile aklıma gelmiyor.
Of yok sanırım yapamayacağım ne kadar uğraşsam da. Bugün duyduklarımdan sonra sadece şunu söyleyebilirim. Duyduklarımın hepsini görüyor ve arttırıyorum. Sadece daha güzel bir zamanı bekliyorum. Ama zor oluyor. Çünkü biliyorum benim de elimden kaçacak, “Seni seviyorum.” diyeceğim bir yerde.
0 Maruzatım olacak:
Yorum Gönder