7 Ağustos 2011 Pazar

(Üç) Nokta

Aslında söylemek istediğim çok şey var. Bazılarını söyledim bile. Bazılarını belki hiç duymadın. Sadece nerden başlamam gerektiğini kestiremiyorum. Kelimeleri seçemiyorum bi de. Nasıl desem bilemiyorum.

Her şey ne güzel başlamıştı de mi? Tarifsizdi. Ben hep eskide yaşadım, yaşamak istedim. Hep o günleri düşündüm kötü zamanlarda. Hep bi umut vardı içimde. Bi şey olacak diyordum. Bi şey olacak, düzelecek her şey. Bi şey iyi gidince her şey iyi gitmeye başlayacak diye düşünüyordum. Hiçbir şey iyi gitmedi. Düzelmedi. Düzelmesi için ne kadar uğraştım bilmiyorum. Elimden geleni yaptığıma inanıyorum ama kendi şartlarıma bakınca. Ve her şey bi yana, hep inandım sana. Hep güvendim. Nolursa olsun buradasın dedim. Gitmezsin dedim. Hayatımda kimseye güvenmediğim kadar güvendim. Ki çoktan kaybettiğim bir şeydi güven. Hatırlarsın belki ilk zamanlar konuştuğumuzda, ikimiz de yakınmıştık güvensizlikten. İkimiz de benzer şeyler yaşamıştık. Anlamıştık birbirimizi. Sen benim ağrı kesicimdin. En beklemediğim zamanda karşıma çıkan, hayatıma giren en iyi şeydin.

Biliyorum sen de uğraştın çok fazla. Ben de kolay değildim son zamanlarda. Belki boşa uğraşıyorsun sandın ama öyle değildi. Görüyordum çabanı ama yanlış yerlerdeydik. Ben daha küçük beklentiler içindeydim, sen büyük çabalar için harcıyordun enerjini. Çok yoruldun. Görmeme rağmen durduramadım bunu. Geçeceğini biliyordum sadece. Bi gün yine eskisi gibi olacaktım.

Mantıktan uzaktı belki her şey ama sevgimiz vardı. Ben seni görmeden sana aşık oldum. Görmeden güvendim. Elini tutmadan ısındım sana. Dokunmadan hissettim varlığını. Öyle emindim ki hiç şüphe duymadım. Nedenini ve nasılını düşünmeden sevdim. Yarını ve dünü düşünmeden, tüm varlığımla sevdim. Bazı tesadüfler vardı. Kimileri senin çabanla, kimisi gerçekten belki yıllarca çabalasan olmayacak şekilde gerçekleşti.

Ben seninle kendimi o kadar iyi hissettim ki, belki de o yüzden bağlandım sana böyle. Belki o yüzden korktum hep kaybetmekten. Belki o yüzden üsteledim bi çok şey için, o yüzden tedirgin oldum bu kadar. Tedirginliğimden saçmaladım bazen belki. Bir an kötü hissedince ölecek gibi olmamın nedeni buydu. Bi daha bi başkasıyla asla bu kadar iyi hissedemeyeceğimi bilmemdi. Bazen naparsan yap olmaz ya, olmadı, anlatamadım işte. Anlayamadın. En küçük sorunları büyütmemin nedeni buydu. Başta her şey öylesine mükemmelken, bazen kötü olmasını kaldıramadım. Yakıştıramadım bize.

Ben hep üstüne titredim senin. Hep senin istediğin gibi biri olmak istedim ama zaten olduğum insanı da seviyordun sen. Hep sahiplendim seni. Hep dinledim. Daha önce kimsenin sevmediği gibi sevdim. Ve kimseyi sevmediğim gibi. Ben seninle geçen 14 ayın her anında mutluydum aslında. Yaşadığımız tüm o problemler bile hayatımda olduğunun bi işaretiydi. Mutlu olacak bir şey bulamadığımda onlara tutunuyordum ben. Sana tutunuyordum yani. Sen benimdin. İyi, kötü, mutlu, mutsuz her anımızla, her şeyinle benimdin.

Gittin sonra. O zaman gitme diyemedim ama demeliydim belki. Gitme desem gitmeyecek gibiydin. Gitmeseydin şimdi böyle olmayacaktık. Suçlamıyorum seni. Suçlamış gibi göründüğüm zamanların öznesi aslında sen değil, bu durumun kendisiydi. Çünkü senin de dediğin gibi, çoğu insanın belki de hayatı boyunca hiç bulamayacağı güzellikte bir şeydi bizimkisi. Şimdi böyle güzel bir şeyin diğer yarısının birden bire çok uzağa gitmesi kolay olabilir miydi sen söyle? Değildi. Çok zordu ama suçlamadım seni bunun için, çünkü aslında gitmek istedin. Tıpkı şimdi orda kalmak istediğin gibi. Senin hayatındı bu. O zaman müdahale edecek hakkı görememiştim kendimde. Tıpkı şimdiki kararına da müdahale edemediğim gibi. Ama gitmeseydin. Hiç gitmeseydin böyle olmayacaktı.

Belki o zaman anlamalıydım, anlamadım. Ya da daha sonra, dönmek istemiyorum dediğinde anlamalıydım, anlamadım. Dönersin sandım hep. Dönmesen bile gitmezsin sandım. Dünyanın bir ucunda olsan da hayatımda olursun sandım. O yüzden çabaladım. O yüzden bekledim. Gelişini bekledim. Bekleyen bendim burada evet. Sen, gelen oldun her zaman. Çünkü ben bir kere gelmeye niyet ettim onu da başaramadım zaten.

Dayanamadığım oldu. Ayrılalım dediğim oldu çok kez. Tüm o niyetlerim aslında uyarıydı bi yerde. Mesajdı. Ayrılmak istiyorum demedim hiçbir zaman. İstemedim çünkü. Mantıklı geldiğini söyledim. Ama yapmadım. Yapamadım. Mantıklı olan her zaman doğru olmazdı bana göre. Yapmadım. Ve hiç de yapmayacaktım. Bırakmadım. Hiç bırakmayacaktım ben seni. Sözümü tutacaktım. Tuttum. Ben sana söylediğim her şeyi yaptım şimdiye kadar. Bazen kısa sürdü bazen uzun. Bazen hep öyle kaldım ama yaptım. Sense ilk baştaki adamdan çok farklısın şimdi. Artık yoksun bi kere. O zaman vardın. Asla bırakmam demiştin. Bıraktın. Hani bırakırsam bile hafızamı kaybetmişimdir demiştin, aklım yerinde olduğu sürece istiyo olucam seni demiştin. İstemedin.

Mantıklı olan buydu de mi? Sanki şimdiye dek her şey çok mantıklıydı. Sanki hiç görmediğin birine aşık olmak mantık sınırları dahilindeydi. Aradaki mesafelere rağmen çabalamak çok akıllıca bi hareketti. De mi?

Anlamıyorum insan bi saatte nasıl değişir? Nasıl netleşir bu kadar? Nasıl karar verir? Eskiyi düşünüyorum. Çok eskiyi değil, son 3 günü düşünüyorum beraber geçirdiğimiz. İnanamıyorum o yüzden. Her şey güzelken böyle olmasına anlam veremiyorum.

Hani gelecekteki sevgiliye yazdığın mektupta demiştin ya, “gideceğin zaman paldır küldür gitme hayatımdan, çok gerektiğinde yavaş yavaş geri çek kendini.” Peki şimdi senin dan diye gitmene ne demeli? Madem gerçekten düşünüyordun ayrılığı, madem istiyordun, madem mutsuzdun neden hiç hissettirmedin ki? Neden hep yanımda oldun? Neden son ana kadar ilgilendin benle?

Hadi uzaktayken yapamadın diyelim, o beraber olduğumuz 3 günde neden herhangi bir şey hissetmedim ben? Gözlerim mi kördü? Görmek mi istemedim? Yoksa sen aynı sevecen adam mıydın yine? Her sabah çok erken uyanmama rağmen kıyamayıp uyanan, bana kahvaltı hazırlayan, beni neşelendirmek için uğraşan, öğlen sıcağında benimle iş görüşmesine gelen, beni yalnız bırakmayan, mutlu olmam için çabalayan, yüzümün her santimetrekaresine bi milyon öpücük konduran, sarılıp film izlediğim, zamansız uykum geldiğinde bana kahve yapan, elimi hiç bırakmayan, bana hep ilk günkü heyecanla dokunan, tanıdığım, bildiğim, sevdiğim adam sen değil miydin? Ayrılmak isteyen biri bunları yapabilir mi ki? Ayrılmak isteyen biri, karşısındaki defalarca ayrılığı gündeme getirmiş olmasına rağmen, hayır istemiyorum der mi her seferinde? Sen kabul etmedikçe ben beni gerçekten sevdiğine, gerçekten ayrılmak istemediğine inandım. Ve son ana kadar güvendim hep sana. Başta dediğim gibi, gitmeyeceğinden emin olacak kadar çok güvendim. Ama sen beni hiç düşünmeden çekip gittin bi anda.

Gittin ve ne yaptıysam geri döndüremedim seni. Söylediğim hiçbi şey etkilemedi fikirlerini. Ağladım. Yalvardım. Hiçbi şey değişmedi. Anladım ki birini ne kadar seversen sev, ne kadar uğraşırsan uğraş karşındakinin seni istediği kadarsın. Sen artık istemiyordun beni. Bence sevmiyordun da. Sevsen böyle yapmazdın. Sevsen sırf kendini düşündüğün için bırakıp gitmezdin beni. Sevsen, ayrılığı yalnızca ertelemiş olacağımıza inanmana rağmen göze alırdın, birkaç ay daha birlikte olmak için. Sevsen, daha sonra üzülmeye zamanım olmayacak demezdin. Sevsen, hayatını kurmak uğruna hayatının bi parçasını çöpe atmazdın. Sevsen, kuracağın hayatın küçük bi kısmında benim de olmama izin verirdin. Sevsen karşımda o kadar rahat konuşamazdın. Biraz hissettirirdin üzüldüğünü. Son kez sarılmasaydın bana, bu duruma sevindiğini bile düşünebilirdim.

Demek ki hiç istemedin beni. Öylesine geçip gittim hayatından. Belki daha öncekiler kadar bile yer edemedim. Kolayca vazgeçebildiğine göre. Sorumluluk kaldıramam dedin, sorumluluk bile beklemedim ben senden. Gururumu bile bi kenara bırakıp, sen yine istediğin adam ol ama hayatında ben de olayım dedim. Yapamadım ben sensiz. Senin gibi mantıklı bakamadım. Her an, hep aklımdayken, uyurken rüyamda, uyanınca gözümün önündeyken, mantıklı düşünemedim. Özür dilerim.

Hiç mi sevmedin beni? Hiç mi önemsemedin ki? Nası gidebildin bi anda? Hiç sahiplenmedin mi? Hiç istemedin mi? Hiç hayalini kurmadın mı geleceğimizin? Neydim ben senin için? Rahat mısın şimdi? Mutlu musun?

Sırf hissettiklerimi söylüyorum, ayrılmayı istemiyorum diye, son kez çabalıyorum diye, kendimi kötü hissettirme dedin bana. Son çabama bile saygı duymadın. Peki sen benim bu halde olmama sebep olduğun için hiç üzülmüyor musun? Zamansız çekip gitmenin bana iyi geleceğini mi sandın? Öyleyse epey yanıldın. Hiç iyi değilim ben çünkü. Bi süre de iyi olamam herhalde. Geçmez demiyorum geçer ama o zamana dek nasıl olurum bilmiyorum.

Şaşkınım aslında baya. Hiç aklına gelmiyor muyum? Hiç düşünmüyor musun napıyorum diye? İçin rahat edecek mi böyle? Bana yazdığın yazıyı okusana bi kere. Ne yapacaksın şimdi? Hayatındaki eksik parça yok artık. Yine eksik kaldın bak. Ama istediğin buydu belki. Sen başından beri eksik kalmak istedin. Ben de öyle arada kaynadım işte.

Her şey iyi giderken büyük konuşmamak gerekiyormuş de mi? Tutamayacağın sözler vermemek gerekiyormuş. Birden her şey kötü olunca ve çıkış yolu bulamayınca kaçıp gitmek en basit çözümmüş. Bencillik böyle bir şey değil mi? Bencillik kendi çıkarları uğruna karşındakini hiçe saymak değil mi?

Ben ne yapacağım şimdi? Kimi arayacağım zor zamanlarımda? Kim güldürecek beni? Kim sevecek senin kadar? Ya da seviyor gibi yapacak. Kimin gelişini bekleyeceğim? Dedim ya her zaman mutluydum ben aslında. Ağladığımda bile. Üzüntüden nefesim daraldığında bile. Sen vardın. Vardın. Benimdin. Artık yoksun ve hiçbir şey değiştirmeyecek bu durumu. Artık başkasının olabilirsin ve midem bulanıyor benim bunu düşündükçe.

Yaşadıklarımızın bi anlamı olmalıydı. Sadece yanında uyanabilmek için vazgeçebileceğim çok şey vardı. Seninle geçirdiğim son günde bile bana dokunduğunda içimin titremesinin bi anlamı olmalıydı. Hala benimmişsin gibi düşünmemin, seni adının yanına eklediğim iyelikle anmamın bi anlamı olmalıydı. Başucumdaki resmini kaldıramayışımın bi anlamı olmalıydı. Beraber yaptığımız planların bi anlamı olmalıydı.

Sen hayatımda iyiye dair her şeyi alıp gittin. Ne güven bıraktın geride, ne inanç. Yorgun, mutsuz, huzursuz, yalnız ve güçsüz bi insan yarattın benden. Belki zamanında başkalarının sana yaptığını sen bana yaptın. Geçer mi acısı söylesene? Benim için de iyi olacaktı ya, olur mu? Nasıl güveneceğim herhangi birine?

Ben çok sevdim seni. Sen son bi şansı çok gördün bana. Ne desem boş artık biliyorum. Hatta bunu okumayacaksın bile ama olsun. Belki okursun. Okursan da kızma bana. Daha önce söylediklerimden farklı değil yazdıklarım. Belki biraz eksik, belki biraz fazla... Umarım istediğin gibi olur her şey. Umarım yanlış bi karar değildir bu. Umarım çok güzel başlamış ve çok güzel olabilecek bi şeyi bi anda mahvetmemişizdir.

Senin için kolay olacak. Gittiğin ülkede bana dair hiçbir şey yokken unutmak, hayatına devam etmek kolay olacak. Şimdiden kolaydır belki ne bileyim. Bana ise çok zor geliyor. Evde, odamda, gittiğim her yerde, yaptığım her şeyde, yolda, İzmir'de, Ankara'da hep sen varken nasıl unutayım ki?

Ama hangi acı unutulmuyo ki de mi? Zaman lazım elbette. Zamandan bol şeyim yok zaten şimdilik. Neyse...

Bir gün buraya bittiğini yazacağımı hiç düşünmemiştim. Seninle ilgili herhangi bir konuda "bitti" kelimesini kullanabileceğim aklımın ucundan geçmemişti.

Keşke bitmeseydi... Bitti.

0 Maruzatım olacak:

Template by:
Free Blog Templates