21 Ağustos 2011 Pazar

Ayrılığın Evreleri

Gün gelir bitmez denen bir ilişki daha sona erer. Acısıyla tatlısıyla yaşanan şeyler, bir noktada, bir tarafın ya da her iki tarafın isteğiyle, bazen de olağanüstü sebeplerle bitiverir. İşte ayrılık denen saçma sapan bu süreç kendi içinde evrelere ayrılır. Şimdi isterseniz kısaca bunlardan bahsedelim. Bahsedelim mi? Bahsedelim.

Birinci evre

Bu evrede ayrılık fikrine bir türlü alışılmaz. Ayrılmak istenmez. Sürekli ağlanır. Yemek yiyememe ve uyuyamama gibi yan etkiler söz konusu olacaktır. Son bir çabayla karşı tarafı tekrar aramalar, yalvarmalar, mesaj atmalar, durup durup düşünmeler, yok ben yapamam böyle diyip tekrar denemeler bir yere varmayacaktır. Çünkü iş ayrılık raddesine geldiyse zaten yapacak fazla bir şey kalmamış demektir. Ama yine de kabullenmesi çok zordur.

İkinci evre

Birinci evreyi başarıyla, bayılmadan etmeden, geceyi acilde geçirmeden falan atlatınca ikinci evreye geçilir. Gerçi başarısız da olunsa bi şey fark etmez. Bu evre üzülme evresidir. Artık ayrılık kabullenilmiş ancak ”Neden oldu? Keşke olmasaydı.” denilmeye başlanmıştır. Eski mesajlar, msn logları, fotoğraflar bu evrede didik didik edilir. ”Bana bunları demişti şimdi nasıl oluyor da?” denir, cümlenin devamı getirilmez. Anlam verilemez. Çok üzülünür. Çok özlenir. Sabahları ağlayarak uyanabilmek mümkündür. Çünkü rüyada o görülmüştür muhtemelen. Yatarken ağlamak da zaten ritüel haline dönüşmüştür. Yemek yiyememe bu evrede de devam eder. Romantik gibi, ayrılık temalı gibi filmler izlenir, karakterler kişinin kendiyle, olaylar yaşadıklarıyla özdeşleştirilir. Haftanın büyük kısmında evden çıkılmaz. Zaruri ihtiyaçlar hariç pek konuşulmaz. Pijama bu evrenin resmi giysisidir. Genelde hep o giyilir.

Üçüncü evre

Üçüncü evrede kişi artık olanları birilerine anlatma ihtiyacı duyar. Daha önce “Boşver, oldu işte, halim yok” diyerek anlatmayı reddettiği şeyleri şimdi durmaksızın anlatmak arkadaşlarının fikirlerini almak ister. Arkadaşları genelde “üzülme, zaten mutsuzdun” falan der. Ama üzülünür yine. Hem şimdi eskisinden daha mutsuzdur. Genelde kendini anlayan ve onun düşüncelerine yakın şeyler söyleyen insanlarla konuşur. Böyle yüzeysel yüzeysel, sığ sığ, sinir bozucu şeyler söyleyenleri siler mesela direkt. Ağzını burnunu kırmak ister. Gizliden gizliye karşı tarafın arayacağı inancı hala vardır içinde ama bunu saklar. Kendinden de saklar. Bazen onun arkadaşlarına “İyi mi, napıyor?” falan diye sorarken hisseder gibi olur sonra yine yok sayar.

Dördüncü evre

Bu evrede herhangi bir telefon, bir haber gelmeyeceğini tamamiyle idrak eden kişimiz artık harekete geçmesi, kendine bir çeki düzen vermesi gerektiğini düşünür. Fotoğraflar toparlanır, anısı olan şeyler falan, hediyeler vs. bir kutuya konur, onun verdiği kitaplar kaldırılır, arkadaşlarla daha çok zaman geçirilir, artık ondan bahsedilmez. Bu evrede sarhoş olma yüzdesi diğer evrelere oranla daha azdır ama yine de vardır. Tabi öyle eşyaları meşyaları toplamakla olmaz bu işler. Mesela atıyorum, perdeyi de yırtıp atması gerekir ona bakarsan. Yatağını falan da. Belediye otobüslerini patlatması gerekir, sinemaları yıkması, kafeleri kapatması, sahildeki çimleri kökünden koparması gerekir, ayaklarını kesmesi ya da, ellerini kırması, saçlarını kazıtması gerekir. Hepsinde bi dokunuşu vardır çünkü. Ama burada güçlü olmak devreye girer. Yapılmaz tabi öyle şeyler. Ağlanır ama daha az ağlanır artık. Yemek yenir, daha çok yenir artık.

Beşinci evre

Öfke evresidir. Kişi artık üzülmekten ziyade kızmaya başlar karşısındakine. Duruma kızılır, onun tavrına kızılır. Ama başkasının ona kötü bir şey demesine de kesinlikle izin vermez. Öfke evresi artık onu düşünmemeye başlamakla sona erer. “O beni istemedi lan, ben ne diye kendimi hırpalıyorum böyle?” denir. Boşverilir. Kafa dağıtıcı eylemler yapılmaya başlanır.

Altıncı evre

Artık o aklına gelmediği için daha mutludur kişi. Mutlu olduğunu düşünmektedir. Kendince oyalanmaktadır. Yeni insanlarla tanışır, yeni ortamlara girer. Daha çok güler, daha çok eğlenir. Daha rahat olduğuna inandırır kendini. Taa ki alakasız, beklenmedik bir zamanda, onunla ilgili birini, onun fotoğrafını ya da direkt kendisini görene kadar. İşte o an bütün bu evreler hiç olmamışçasına başa sarılır. Çünkü hayatına bi kere sıçılmıştır. Düzelmesi elbette zaman alacaktır. Bu sürecin birkaç kez tekrar edebilecek olmasını göze almak gerekir. Ayrılık zordur. Bunun da tadını çıkarmak ve acıyı tadında bırakmak lazımdır.

6 Maruzatım olacak:

kar dedi ki...

gülümseyebilir misin bilmiyorum ama en güldüren blog seçtim seni :) haydi haydi gülümse :)

Neredeyse Kafasız Nick dedi ki...

Ama ben gerçekten mutlu oldum ve gülümsedim! :) Sağol, iyi ki varsın.

a dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Neredeyse Kafasız Nick dedi ki...

Ben aslında sadece kadın gözüyle bakmaya çalışmadım, o yüzden 'kişi' dedim yazarken. Yani demem o ki, karşı cinsten birinin de kendinden bi şeyler bulabilmesine sevindim.

a dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Neredeyse Kafasız Nick dedi ki...

:)

Template by:
Free Blog Templates