11 Haziran 2010 Cuma

İçimde Asla Ölmeyen Bir Öğrenci Var

(Ben bunu geçen sene yaptım ha, yanlış olmasın.)


Artık “Öğrenciyim” diyemeyeceğimi düşünmek çok acayip geliyor. Dün itibariyle son sınavlarıma girdim. Çıktım. Bilmiyorum. Yüksek ihtimalle mezunum. İnsanlar mezun oluyor falan. Kutluyorlar bunu. Ben de kutladım geçen sene. Mezun olmuş gibi yaptım. Olmadım. Ama olsaydım da çok da kutlanacak bir şey olmadığını anlardım. Şimdi anlıyorum zira.

Öss’ye girdiğim günü hatırlıyorum. Öyle çok çalışmamıştım. Günde 1000 soru falan çözenler vardı. Şaşırıyordum. Ben son aylarda çalıştım adam akıllı. O da 1000 sorunun yanında çerez gibi kalıyordu. Yine de puanlarım iyiydi. Çalışmasa da başarılı olanlardanım demiyorum, hayır. Hiçbir zaman çok çalışkan, başarılı olmadım. Hep ortalama bi öğrenci oldum. Herhalde o zaman hafızam daha yerindeydi. Daha az unutuyordum belli ki.

Ha Öss’ye girdiğim gün diyordum. Ege’de girecektim sınava. Binanın aşağısında beklerken nasıl da sakindim. Gelenle geçenle dalga geçiyordum. “Höhöh ne giymiş la bak, Ooo sevgilisiyle gelmiş, Ooo kaçıncı girişi bunun acaba, baya yaşlı duruyor.” şeklinde yorumlar yapıyor, akabinde yüz analizlerini çıkarıp ne düşündüklerini tahmin etmeye çalışıyor, kafamdan uydurarak anlatıyordum. Anlatıyordum derken yanımda liseden arkadaşım vardı. Onu kitliyordum durmadan. Annem rahat olmaya çalışan gergin ebeveyn modundaydı. Ben rahattım oysa ki. Arkadaşımla aynı sınıfta giriyor olmamız da güzel bir tesadüf olmuştu. O da annem gibi gergindi ama ben rahat davrandıkça daha bir geriliyordu sanki. “Bi sus la!” bakışları atıyordu ara sıra, hissediyordum.

Sonra sınava girdik. Çıktığımızda adeta karakterlerimizi değiştirmiş gibiydik. Kapıdan çıkarken annemin, endişeli bakışlarla, yanında bulunan ve hem benim arkadaşımın annesi hem de kendisinin eski arkadaşı olan, normalde erkek ismi olup da sonuna –e eklenince kadın ismi oluveren isimlerden birine sahip teyzeye “Kötü geçmiş.” dediği an hala gözlerimin önünde.

Benim asık bir suratım vardır ki hiç çekilmez. Default olarak gülen bir insanı asık suratlı görmek işkencelerin en zalımıdır. En azından annem için öyledir. Sabahları genelde huysuz olurum mesela bir iki saat. Kadınceğiz o hallerimi bu yaşıma kadar nasıl çekti bilmiyorum. Gerçekten zor, buradan kendisine takdir, tebrik ve teşekkürlerimi iletiyorum. Neyse işte o “huysuz sabah suratı” ifademi takınmıştım sınavdan sonra. Çünkü anneme katılmamak işten değildi, gerçekten kötü geçmişti. Son zamanlarda artan puanlarım beni Galatasaray olsun, Boğaziçi olsun böyle üniversitelerin hayalini kurmama yönlendirmişti. Bir anda bir düşüş yaşayınca hayalkırıklığına uğradım. Arkadaşım ise nasıl sevinçliydi. “Çok iyi geçti!” deyip duruyordu. Onun adına seviniyordum ama yanımda sevinmese daha mutlu olurdum.

Sonra puanlar geldi. Tercihler falan. Rehberlik hocamın yaptığı listeyi baştan sona değiştirip ilk sıraya şimdi okuduğum, ay pardon mezun olduğum (Oha harbiden acayip lan!) bölümü yazdım. Kazandım. Arkadaşım o sene açıkta kaldı. Onun adına üzüldüm, yanında sevinmedim.

Derken üniversiteye başladım işte. Şimdi de mezun oluyorum. Geçen 6 yıl acısıyla tatlısıyla çok güzeldi. Elimde olsa baştan başlardım. Yaptığım hataları yapmazdım. Mesela hazırlığın ilk günü kampüste kaybolmazdım.(Kaybolabilirdim de. Bundan pek emin değilim.) İkinci gün ek binada bulunan sınıfımı ana binada aramazdım delicesine. Bir gerizekalıya aşık olmazdım. (Özür dilerim, eski ilişkilerim için genelde böyle tabirler kullanmam, kullananı da sevmem ama o gerçekten gerizekalıydı. Te hazırlıktan bahsediyorum başkaları üstüne alınmasın.)

Sonra birinci sınıfta Melike ve Ceren’le tanışmazdım. Hayatımın hataları. Şaka şaka değil. Valla şaka. Onlarla tanışmam hayatımın dönüm noktası oldu. Herkese kendi dostu en iyisi gibi gelir ama benimkiler harbiden en iyi ya. Çok seviyorum onları. Zaten o kadar çok bahsettim ki, bilmeyenler bile tanıyor artık biraz da olsa. Şimdi konusu başka bir şey olan, ya da net bir konusu olmayan böyle bir yazıda küçücük bahsedip geçiştirmek istemiyorum onları. Bu yüzden daha sonra uzun uzun yazacaklarımın arasına ekliyorum ve diğer paragrafa geçiyorum.

Şaka maka okul bitti. Şimdi iş falan mı arayacağım ben? Kariyer bilmem ne? İyiydi ya böyle. Oturuyorduk. Daha karpuz kesecektik falan. Yiyecektik. Doymayıp yine kesecektik? Girilmemiş onlarca final, yaşanmamış bi sürü final stresi var. Bi kere kopya çekerken yakalanmadım mesela. Adam gibi kopya bile çekemedim. Hiç okuldan uzaklaştırılmadım. İçimde kaldı ama bunlar benim. En çok da sinema bileti alırken “Öğrenci” diyememek koyacak galiba. Ya da kentkartı indirimli basamamak. Neyse, Ocak’a kadar bunları da yapabilirim hala. Ama ama of… bitmesin ya. Baştan başlasın!

Bana ne! Bedenim mezun olabilir ama ruhum hala öğrenci.

2 Maruzatım olacak:

Peyton Sawyer dedi ki...

Hem öğrenci olduğumu sevindim,hem mezun olmana imrendim.(Benim daha 3 yılım var!)Ciddi ciddi hayatının dönüm noktalarından birini yaşayacaksın.Kolay gelsin:)

Neredeyse Kafasız Nick dedi ki...

Bu yılların tadını çıkar. Of yaşlı cümleleri kurmaya da başladım bak. Büyümüşüm bildiğin. :( :D

Template by:
Free Blog Templates