16 Eylül 2013 Pazartesi

Hu-zur-suz-luk

Herkes aklına geleni söyler. Herkes yorum yapar her şey hakkında. Yorum yapma hakkını her birey ayrı ayrı kendinde görür. Çünkü izin verirsin. Gereksiz fikirlerini duymak istemesen de izin verirsin,  konuşurlar. Seni anlamazlar. Seni bi tek sen ergenken anlamazlar sanırsın ama öyle değildir. İnsanoğlu anlamak istemeyince zamanın her bölümünde becerebilir bunu. İnsanlar zeki doğmazlar. Zeki ya da aptal olmayı seçerler. İnsanlar kötü doğmazlar.  Kötü olmayı seçerler. Düşünme yetisi, karar verme yetisi, mantık gibi şeyler insanlara özgüdür. İçgüdüsel değil düşünerek hareket edilmelidir. Dolayısıyla yapılan hiçbir hatanın farklı bir nedeni, altında yatan gizli bir etkeni olamaz. Her eylem bilinçli verilmiş kararlar bütünüdür.

İnsanın hakkında karar veremediği tek şey ailesidir belki de. Ne yazık ki. Seçemezsin onları. Kader diye bir şey varsa işte budur. Kötü bir babanın kızı olmak. Kötü kelimesiyle ifade edilmek isteneni burada örneklerle anlatabilirim. Kötü baba benim için karısını aldatan ve bunu ulu orta anlatmaktan utanmayan bi adam olmak demektir. Annesi evi terkettiğinde onunla gitmeyi seçen kızını, nereden bulduğu muamma olan bir silahla tehdit edebilmek demektir. İşine gelmeyen şeyleri yüzüne söylediğinde kızını evlatlıktan silebilmek demektir. Üniversite hayatı boyunca beş kuruş yardım yapmamak, maddiyatı bırak manevi olarak da evladının yanında olmamak demektir. Destek değil köstek olmaktır. Normal insanların normal babaları, çocukları huzurlu olsun, iyi işlerde çalışsınlar diye çabalarken, kızına "seni sürdüreceğim, süründüreceğim" demektir kötü baba olmak. Ve bunun gibi burada anlatılamayan bir çok şeydir. 

Belki aileni seçemezsin ama ailenle iletişimi kesmeyi seçebilirsin. Bakarsın ki hayatının hiçbir döneminde istenmemişsin. Belki seni isteyerek bile yapmamışlar zaten. Doğal bir üreme döneminin sonucusun. Değerli olmamışsın hiçbir zaman. Başkalarının "mucize" olarak adlandırdıkları "doğum" denen şeyin öznesi sen olduğunda durum "bela" olarak nitelendirilebilir. Çünkü mutsuz bir ailede dünyaya gelip, mutsuz bir çocukluk geçirmişsindir. Hastalanınca ebeveynler genelde çocukları için telaşlanırken sen bütün gece öksürdün diye babandan dayak yemişsindir. Evin bir köşesine atılmış, özel hayatının olamadığı bir ergenlik geçirmiş, sonra da zaten evlatlıktan silinmişsindir. 

Bütün bunlara rağmen hep düzgün bir insan olmayı tercih etmişsindir. Çünkü dediğim gibi böyle şeyler hep tercih meselesidir. Sene kaybetmeden üniversiteyi kazanmış, ortalama bir dereceyle olsa da mezun olmuş, başkaları için sıradan senin için önemli bir adım olan yurt dışı tecrübesini edinmiş. Çok iyi olmasa da bir iş bulmuş, düzenini kurmuşsundur. Tüm bunlar olurken hala, hiçbir zaman kimseye bir sorun çıkarmamışsındır. Bu yüzden kimse de sana "bir sorunun var mı?" dememiştir. Senin sorunun sadece  kendinledir. Mutsuz olduğunu anladığında bir şeyleri değiştirmek istemişsindir. Yaşadığın şehri bırakıp dönmüşsündür.  Tam eskisinden biraz daha güzel bir iş bulmuş kendinle ilgili planlarını gerçekleştirmeye başlamışsındır ki bazı şeyler başa sarmıştır. Ailen de sayılsa, senin üzerinde hiçbir hak iddia edemeyecek kişiler durup durup sinirini, huzurunu bozmaya başlamışlardır. Ve beklentileri bitmez. Bitmez. Sen kurtulmak istedikçe yapışırlar. Bir günü biri, öbür gün diğeri. Zamanında yaptığın fedakarlıkları ise kimse görmez. Senin neler yaşadığını kimse umursamaz. Kimse başa çıktığın onca şeyi takdir etmez. Kimse ne istediğini önemsemez. Sadece isterler. İsterler.  Hayır dediğinde ise umursamayan sen olursun. 

Yine defolup gitmek istersin. Elinden bir şey gelmez. 

2 Maruzatım olacak:

s'ius dedi ki...

fiuuu.. sert.. sırtına bir çanta gerek.. bir de bilet.. saçmalıklar diyarından emekli olmalısın artık..

Neredeyse Kafasız Nick dedi ki...

Aynen öyle..

Template by:
Free Blog Templates