Tam değerli hissetmeye başladığında kendini, aslında onun için yemek yemek, su içmek, işemek gibi temel ihtiyaçlardan çok da farklı olmadığını görünce,
Birini hayatının tamamı olarak addederken, kendisinin onun hayatındaki boşluklardan ibaret olduğunu anlayınca,
Şimdiye dek gereksiz yere, üzüleceğini bile bile çok fazla önemsediklerine içten içe küfür ederken ve nihayet tüm bu önemsemelerini hak edecek birini bulduğunu sanırken, onun için tüm bunların anlamsız olduğunu bilince,
Hayatı boyunca ikinci planda kalmış olmanın verdiği tedirginlik ve biraz da korkuyla, artık o kadar da ikinci planda olmadığını düşünürken, aslında üçüncü bile olamadığını anlayınca,
Hani bir şeyleri çok fazla anlatmak isteyince mesela, anlatamadığını veya anlatsan da değişmeyeceğini farkedince,
Bir cumartesi gecesini "dış etkenler"siz, "başka koşullar"sız, herhangi bir zaman - mekan sınırı olmaksızın, sevgilisiyle geçirmek isteyip de, sadece istemekle yetinince...
Bazen sadece susmak zorunda kalınca, açıklayacak takati olmayıp da "Peki" deyince,
Ya da birine güvenmenin ne demek olduğunu öğrenip de sonra birdenbire kaybedince…
Uyumak isteyip onu bile beceremeyince...
Tüm inancını yitiriyor oracıkta...
5 Maruzatım olacak:
İnanmaktansa umut etmek daha yerinde gibi. Umudun olduğu sürece hayat hep güzel!
Ya umut da çoktan gittiyse? Ne yapmalı?
Gökyüzüne bakmalı! Hemen şimdi.
Umudu olmazsa yaşayamaz insan. Umut inanç doğurur. Umut seni ayakta tutar hayata karşı. Umut içindedir, sol göğsünde derinlere işlemiş vaziyettedir. Elin kolun bağlandığında, tüm inancını yitirdiğinde, nefes almaya takatin kalmadığında umut et. Et ki, yüzünde sıcak bir tebessüm oluşsun...
Kaybettim onu ben sevgili Carmentos. Bi gün bulurum belki yeniden.
Yorum Gönder